27Kas

2023 Yılı Hububat Değerlendirme ve 2024 Yılı Beklentileri Paneli

Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, TMO, Ulusal Hububat Konseyi, Gaziantep Ticaret Borsası iş birliği ile 9 Aralık 2023 Cumartesi günü ‘2023 Yılı Hububat Değerlendirme ve 2024 Yılı Beklentileri Paneli’ yapılacaktır.

Bakanlık birimleri, sektör paydaşları ve akademisyenler ile birlikte Gaziantep Ticaret Borsası ev sahipliğinde Gaziantep Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılacak Panel’e katılımınız bizleri onurlandıracaktır.

Saygılarımızla.

 

Özkan TAŞPINAR Mehmet AKINCI
Ulusal Hububat Konseyi Gaziantep Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu Başkanı Yönetim Kurulu Başkanı

 

> Kayıt Formu

24May

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Genel Kurulu Yapıldı

Tarım Kanunu’nda belirlenen ulusal tarım politikaları çerçevesinde çalışma yapmak üzere kurulan Ulusal Hububat Konseyi’nin (UHK) Olağan Genel Kurulu Konya Ticaret Borsası ev sahipliğinde yapıldı.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, TOBB Borsalar Konsey Başkanı Hüseyin Çevik, TÜRKTOB Başkan Yardımcısı ve BİSAB Yönetim Kurulu Başkanı Selami Yazar, ziraat odası başkanları ve UHK üyeleri ve protokol davetlilerinin katıldığı Genel Kurul’da Başkanlığına Özkan Taşpınar, Başkan Vekilliğine Yaşar Serpi, Sayman Üyeliğe M.Namık Köklüsoy ve Yönetim Kurulu Üyeliklerine Mehmet Tabur, Sabahattin Yumuşak, Prof. Dr. Bayram Sade, Selçuk Aydınalp, Hasan Gümüş, ve Murad Bertan seçildi.

Tarım ve Orman Bakanlığı BÜGEM Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir,  Bakanlık olarak hububat üretime büyük önem verdiklerini belirterek, ülke ihtiyacının karşılanması, mamul madde ihracatında kullanılan hammaddenin yurtiçinden temini için projeler ürettiklerini belirterek, en büyük desteği hububata verdiklerinin altını çizdi. Tarım paydaşlarıyla her zaman koordineli çalıştıklarını, pandemi yakın coğrafyadaki savaşlara rağmen sürdürülebilir bir hububat üretimi için her türlü önlemi aldıklarını, teşvikleri arttırdıklarını ifade ederek, UHK’nin çalışmalarını önemsediklerini belirtti.

Ev sahibi olarak konuklara hitap eden TOBB Borsalar Konsey Başkanı ve Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik, tarım ve tarımsal ticaretin ihmal edilemeyecek kadar önemli bir sektör olduğunu belirterek, günümüzde tarım ve gıda güvenliğinin, dünyanın da en önemli sorunlarından biri olarak karşılarına çıktığının altını çizdi. Çevik, tarımı bir zenginlik kaynağı olarak ekonominin sağlam ve sağlıklı bir halkası haline getirmenin Türkiye’ye büyük bir ekonomik ve politik avantaj getireceğini söyledi. Bunun için UHK’nin çalışmalarını hep desteklerini ifade etti.

Genel kurulda bir konuşma yapan Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, salgın kaynaklı sorunlar; gıda arzı, temini ve fiyatları üzerindeki baskısını sürdürürken, şubat ayında Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesi mevcut sorunları derinleştirirken, yeni sorunları beraberinde getirerek gıda güveliğini çok daha karmaşık hale getirdiğini belirterek “Salgın kaynaklı sorunlara ek olarak Rusya-Ukrayna savaşının gıda güveliğini tehdit edici boyuta ulaşması; Rusya ve Ukrayna’nın birçok temel gıda ürününün küresel tedarikçi olmasından, özellikle Rusya’nın doğal gaz ve gübre üreticisi ve tedarikçisi olması ve tedarik sorunları ve kısıtlama kaynaklı fiyat artışlarından, Ukrayna’da ürünlerin bu sezonda ve muhtemel gelecek sezonlarda bakım ve hasat sorunları kaynaklı üretim düşüşünden, lojistikte aksama, gıda tedarik zincirinde sıkıntılar, limanların, kritik önemdeki ticari işletmelerin kapanması gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Kriz ortamlarında toplumların ve bireylerin davranışlarında panik ya da aşırı itiyat gibi sebeplerle değişiklikler olmakta; ülkelerin buğday gibi temel ürünlerde ihracat kısıtlamasına ya da yasaklamasına gitmesi ile bireylerin stoğa yönelmeleri zaten karmaşık olan gıda güvenliği sorunun çok daha dramatik hale getirmektedir. Sıralanan bu sorunlar yıllardan beri globalleşmenin hâkim olduğu başta buğday olmak üzere temel ürünlerde alınan önlemlere rağmen kaçınılmaz olarak ülkemizi de etkilemiştir. Tüm bunların sonucu olarak ithal edilen buğdayın tonu 420 doları aşmış, iç piyasada buğday fiyatı ortalama 6,0 TL/kg’a yükselmiştir.  Petrol, doğalgaz, elektrik, gübre ve zirai ilaç gibi temel girdi fiyatları tüm Dünya’da olduğu gibi, belirgin dışa bağlılık sebebi ile katlanarak artmıştır.” dedi.

Yaşanan gıda krizinin önümüzdeki yılarda da etkisinin değişen oranlarda sürebileceğinin ön görülmesine göre; Türkiye’de bu etkinin buğday gibi temel ürünlerde kontrol edilebilmesi için bazı tedbirlerin alınmasının kaçınılmaz ve hayati olduğunun önemine değinen Taşpınar, “Bunlar; TMO’nun elinin güçlendirilmesi için belirlenecek taban fiyatının, haftalık gözden geçirmesi, piyasayı regüle edebilmek için TMO’nun stok düzeyini oldukça yükseltecek tedbirler alması, üretimdeki maliyet yükünü hafifleterek üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak üzere, 2022-2023 yılı için mazot, gübre, tohum desteğinin ve geçici verilen destekler de kalıcı hale getirilerek dekara 116 TL’den 230 TL’ye çıkarılması, kiloya verilen 10 kuruş olan ürün desteğinin 25 kuruşa çıkarılması, tarım sigortasının zorunlu hale getirilmesi, şeklinde özetlenebilir.” dedi.

Taşpınar sözlerine şöyle devam etti, “Uzun yıllar verileri göz önüne alındığı zaman Ülkemizde 20 milyon ton verim elde edilmekte idi. 2022 hasat mevsiminde de Buğday üretiminin uzun yıllar düzeyinde ve geçen yıla göre %17,6 artışla 20 milyon ton olacağı tahmin edilmektedir.”

Ulusal Hububat Konseyi olarak kurullarında sektörün tüm paydaşlarının temsil edildiğini ve alınan kararların istişare ile alındığını belirten Taşpınar, hububat üretiminin arttırılması ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi için karar alıcılarla, tarım paydaşlarıyla ve üreticilerle sürekli iletişim halinde olduklarının altını çizdi. Yeni dönemde UHK kurullarındaki değerli çalışma arkadaşlarıyla proaktif bir çalışma dönemi yaşayacaklarını belirten Taşpınar, genel kurula katılan ve destek veren herkese teşekkür ederek, bereketli bir harman sezonu diledi.

UHK SEÇİM SONUCUNA OLUŞAN KURULLAR ŞÖYLE OLUŞTU;

MECLİS
ALİ SÜRÜCÜ
Prof. Dr. S. AHMET BAĞCI
MURAT YAĞIZ
HALUK TEZCAN
KAMİL ADEM
MUSTAFA YILMAZKART
RAMAZAN HIDIROĞLU
MUSTAFA NURİ ÇOMU
KEMAL UFLAZ
ÖMER ZEYDAN
GÜRKAN GÜREL
EKREM ÇAVAŞ
RIFAT KAVUNEKER
Dr. FATİH ÖZDEMİR
Dr. MEHMET HASDEMİR

YÖNETİM
ÖZKAN TAŞPINAR (BAŞKAN)
YAŞAR SERPİ (BAŞKAN VEKİLİ)
M.NAMIK KÖKLÜSOY (SAYMAN)
SABAHATTİN YUMUŞAK
Prof. Dr. BAYRAM SADE
MURAD BERTAN
MEHMET TABUR
HASAN GÜMÜŞ
SELÇUK AYDINALP

YÖNETİM YEDEK
FEDAİ CANIM
RUHİ BADEM
MEHMET KAVUN
RAMAZAN ÖZKILIÇ
MESUT OKYAY
OĞUZ ÖZMEN
AHMET DURAN BALSUYU
NİZAMETTİN SARI
AHMET FARUK ARSLAN

DENETLEME KURULU
MUSTAFA ÇEVİK
MURAT AKBULUT
HAKAN ÖZDEMİR

DENETLEME KURULU YEDEK
MUSTAFA AYDAR
R.ZAFER ARISOY
FATİH OKUMUŞ

ARAŞTIRMA VE DANIŞMA KURULU
Dr. VEYİS YURTKULU
ATİLLA AZKUR
ERDEM ERTEKİN
ŞEVVAL CENGİZ
OSMAN NURİ HEKİMOĞLU
Prof. Dr. ALİ TOPAL
Prof. DR. SÜLEYMAN SOYLU
CELİL ÇALIŞ
İSMAİL SAYIM

28Haz

Anız Yangınları Milli Meseledir

Toprak verimi düşüren ve topraktaki canlıları öldüren anız yangınları ile mücadele son yıllarda devletin de politikası haline geldi. Anız yakanlara bir taraftan Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerince cezai işlem uygulanırken, uzmanlar da çiftçileri anız yakmamaları konusunda çağrıda bulunuyor.

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Başkan Yardımcısı Yaşar Serpi, anız yakanlara uyarılarda bulundu.

Türkiye topraklarının genel olarak organik maddece zayıf olduğunu belirten Serpi, hububat kaldırıldıktan sonra toprağa karışan anızın, toprak organik yapısını güçlendirdiğini belirtti. Tarım alanlarının gelecek nesillere sağlık şekilde bırakılması gerektiğinin altını çizen Serpi, anız yakmanın hem ülke hem çiftçi ekonomisine zarar verdiğinin altını çizdi.

Türkiye’de tarım yapılabilir yaklaşık 24 milyon hektarlık alanın yaklaşık yarısında tahıl ekimi yapıldığını, tahıl ekilen alanların da yüzde 90’ında buğday ve arpa ekimi yapıldığını belirten UHK Başkan Yardımcısı Yaşar Serpi, anız yangınları için en büyük sorunun da buğday ve arpa ekim alanlarında oluştuğunu açıkladı. Serpi açıklamasına şöyle devam etti; “Türkiye’de bundan 50 yıl önce yüzde 60’lar seviyesinde olan anız yangınları, son yıllardaki çiftçi eğitimleri ve bilgilendirme çalışmaları ile yüzde 10’lara kadar düşmüştür. Bu iyi bir gelişme olmakla birlikte tamamen ortadan kaldırılması gereken milli bir meseledir. Anız yakma, bu eylemin gerçekleştirenleri tarafından kısa sürede faydalı olduğu iddia edilecek kadar düşünülmeden gerçekleştirilen felaket ve gerçek bir çevre sorunudur. Özellikle ülkemizde makineli tarım ve beraberinde gelen ikinci ürün elde etme isteği ile nadası ortadan kaldıran münavebe sistemi gibi son 50-60 yılda gerçekleşen tarımdaki yapısal değişiklikler ile yakın geçmişte gündeme gelmiştir. Bu nedenle hasat artığı sap ve köklerin doğal yollardan toprağa karışması veya çürüyerek humusa dönüşmesi için gereken süre ortadan kaldırılmak istenmektedir. Hasat işlerinin hızlandığı dönemlerde, biçerdöverlerle hasat yapılan alanlarda biçim boyunun yüksek tutulması, bu alanları anız yakma için potansiyel tehlike alanı yapmaktadır. Bunun en önemli nedeni, üreticilerimizin bir sonraki ekecekleri ürün için zahmetsiz tarla hazırlığı yapmaktan kaynaklanmaktadır. Bir kısım üreticilerimizde tarlasındaki hastalık ve zararlıların yakmak suretiyle yok olacağını düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Fakat anız yakma çok sayıda olumsuz duruma yol açılmaktadır. Topraktaki organik madde,  yüzeye yakın kısımda bulunan yararlı mikroorganizmalar yok olmaktadır. Toprak, su ve rüzgar erozyonuna daha hassas bir duruma gelmektedir. Yangınla birlikte çevredeki orman, meyve ağaçları, çalılar, telefon ve elektrik hatları, yerleşim yerleri ve toprak üstü canlıları zarar görmekte, demir ve kara yolu ulaşımı tehlikeye düşmekte,  aynı zamanda çevre ve hava kirliliğine yol açmaktadır. Yanan anızın, hem toprak üstü canlılarına hem de anız artıkları ile beslenen yaban hayvanlarına zarar vermesi sonucu doğal denge bozulmakta, toprak yüzeyinde belli bir derinlikteki verimli katmanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Toprak oluşumu çok uzun süreler alan bir işlemdir. Bu işlemin doğal faktörlerle gelişmesi; su rüzgar gibi etkenleri içerisinde barındırır ve milyarlarca yıl alır. 10 ila 20 cm kalınlığındaki verimli bir toprak tabakasının oluşması binlerce yıl alırken bu tabakanın erozyon sonucu yok olması sadece seneler sürmektedir.”

Anız Yakmanın Cezası Var

Anız yakma ile ilgili cezaların yetersiz kaldığını belirten Serpi şunları söyledi “Cezaların caydırıcılığı arttırılmalıdır. 2020 yılında anız yakanlara Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31 Aralık 2019 tarih ve 30995 sayılı resmi gazetede yayınlanan 2020/1 Nolu Tebliğ’inin, ” 1″ bendinde “Anız yakanlara her dekar için 73,68 TL idari para cezası verilir. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskun mahallerde işlenmesi durumunda ceza beş kat arttırılır.” hükmü yer almaktadır.”

İslam Canlıya Eziyeti Yasaklar

Din adamlarının anız yakmanın haram olduğunu beyan ettiklerini belirten Serpi, anız yakmanın geleceği yakmak olduğunu söyleyerek, “Bir hayvanın keyfiyen öldürülmesi ile yakılan anızda ölen binlerce canlının durumu aynıdır. Anızla birlikte aynı zamanda binlerce canlının yakılması vahşettir, büyük günahtır. Hz. Muhammed “Yerdekilere merhamet etmeyene, göktekiler merhamet etmez” buyurarak, etrafımızdaki canlılara hangi gözle bakmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini bize göstermektedir. Anız yakılması gibi çağdışı bir uygulamadan vazgeçilmesi gerekir” dedi.

Anız Yangınları, Gıda Güvenliğini Tehdit Ediyor

Anız yangınlarının önüne geçmek, işini düzgün yapan üreticilerimizi kollamak ve ödüllendirmek için azami dikkat gösterilmesi gerektiğini belirten Serpi, anız yangınlarının geleceğimiz ve gıda güvenliğimiz açısından son derece önemli bir tehdit olduğunu söyledi.

Serpi, “Anız yakma gibi çağdışı uygulamalara son verilmesi, çiftçiye yeni önerilerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Anız yakmanın zararları konusunda çiftçilerimiz, yeterli ve doğru bilgiyle buluşturulmalıdır. Tarımsal desteklerden çiftçilerin faydalanabilmesi için anız yakmama koşulu getirilmelidir. Anız yakmayan çiftçilere daha yüksek miktarda destek verilmelidir.” dedi.

14Haz

UHK’den Organik Madde Seferberliği Çağrısı

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Yönetim Kurulu Üyesi ve KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, tarımdaki verimlik ve yüksek maliyete neden olan topraktaki organik madde eksikliğinin; “Organik Madde Seferberliği” ile çözüme kavuşturulabileceğini açıkladı.
Topraktaki canlılığın birçok bileşenin bulunmakla birlikte, ana bileşenin organik madde olduğunun altını çizen Sade, organik madde miktarının sınır değerin altında düştüğü toprakların canlılığının da o oranda azaldığını, yapısının ve unsurlar arasındaki dengenin bozulup ‘Ölü toprak’ olarak adlandırıldığını belirtti.
İdeal bir toprağın yüzde 5’inin organik madde olması gerektiğini belirten Rektör Sade; “Bu ideal yapıya Türkiye’nin içinde bulunduğu iklim kuşağında ulaşılması zor olduğundan hareketle, organik madde yeterliliği olarak yüzde 3 kabul edilmektedir. Ancak ülkemizin birçok tarım bölgesinin kurak iklim kuşağında olması, hasat artıklarının yok edilmesi, organik gübrelerin tarımsal üretim dışı kullanılması, yanlış toprak işleme gibi nedenlerle organik maddenin çoğunlukla yüzde 2’nin altında, hatta yüzde 1’in olması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ülkemiz tarım topraklarının önemli bir düzeyinde organik madde miktarı yetersiz düzeyde olup, bu durum önemli verimlilik sorunlarını beraberinde getirmektedir. Anızlar ve hasat artıkları değerli organik madde kaynaklarıdır. Bu değerli artıklar farklı gerekçelerle yakılıp, yok edilebilmektedir. Bu işlemle hem de birçok ek zararlara sebep olmaktadır. Bunların yanında sık işleme, devirme ve parçalama gibi toprak işleme yöntemleri aşırı havalanma sonucu topraktaki organik materyalin hızlı parçalanmasına ve organik maddenin hızla tükenmesine neden olmaktadır.” dedi.
Prof. Dr. Bayram Sade, verimliliğin ana unsuru olan organik madde ile ilgili yapılması gerekenleri de şu şekilde ifade etti:
“Böylesine tarımı etkileyen ve verimlilik sorunu oluşturan, yüksek maliyete neden olup, ekonomik üretimden uzaklaştıran bir konunun; kamu, belediyeler, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve diğer tüm ilgili kurum ve kuruluşların dahil olacağı “Organik Madde Seferberliği” ile ele alınacak bir yaklaşımla çözüme kavuşturulabilir.
Tarım ve Orman Bakanlığınca uygulanan organik gübrelere ve mineral katkılı Organik gübrelere verilen destekler artırılarak devam ettirilmelidir.
Anız yakmanın zararları ile ilgili eğitim çalışmaları yürütülmesi, sap parçalayıcıların desteklenmesi ve hukuki müeyyidelerin tavizsiz uygulanması önemlidir. Hasat artıklarının mutlaka tarlada kalması sağlanmalıdır.
Kök kanallarının muhafazası, toprak yapısının korunması, organik madde parçalanmasının hızlandırılmaması için; doğrudan ekim, azaltılmış toprak işleme, dikey toprak işleme gibi aynı zamanda toprağı koruyucu yöntemlerin yaygınlaştırılması üzerine çalışılmalıdır. Toprağı deviren ve parçalayan ekipmanlar yerine bu tür ekipmanların daha güçlü desteklenerek kullanımları özendirilmelidir.
Farklı kök sistemi, yetiştirme istekleri ve konukçuları olan bitkilerin art arda ekilmesi şeklinde ifade edilen münavebe toprak organik maddesinin korunması ve verimlilik açısından önemlidir. Desteklerin münavebe şartına bağlanması uygulanması geliştirilerek devam ettirilmelidir.
Üreticilerin özellikle hayvan gübrelerini olgunlaştırmalarını sağlayacak sistemleri kurmalarını sağlayacak programlar uygulanmalı, olgunlaştırılmış gübrelerinin tarım topraklarına katkılarının çok daha büyük olacağı gerçeği benimsetilmelidir.
Organik gübre dağıtıcı ekipmanın daha çok üretici örgütleri aracılığı ile desteklenmesi ve kiralama yolu ile üreticilerin kullanımına sunulması ekonomik ve uygulanabilir bir program olarak kurgulanmalıdır.
Ana ürünlerin arasında kışlık ya da yazlık yeşil gübre bitkilerinin ekilmesi ve çiçeklenme döneminde toprağa karıştırılması özendirilmelidir.
Her üreticinin evsel ve çiftlik organik artıklarını olgunlaştıracakları kompost çukuruna sahip olması özendirilmeli, geri dönüşümün organik gübre olarak tarlaya olması yönünde programlar uygulanmalıdır.
Hayvancılığı yoğun yapan işletmelerin efektif biyogaz tesisine sahip olması ve enerji elde edildikten sonra kalan organik atığın tarım toprakları ile buluşturulması programları desteklenmelidir.
Şehir çevrelerinde yoğunlaşan tavukçuluk işletmelerinin gübreleri belediyeler organizasyonunda toplanmalı ve kurulan tesislerde olgunlaştırıldıktan sonra tarım toprakları ile buluşturulması yoluna gidilmelidir.
Sıfır atık projeleri her il ve ilçede yaygınlaştırılarak, atıkların kaynağında ayrıştırılması, kurulacak tesislerde organik atıkların olgunlaştırılması, zararlı unsurlardan arındırılması ve minerallerle de zenginleştirilerek organik gübre haline getirilmesi projeleri programlanmalı, bu projelerde belediyeler aktif görev almalıdırlar.”

26May

Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan, 2020 Buğday Alım Fiyatını Açıkladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 ürünü buğday alım fiyatını açıkladı. Hububat müdahale alım fiyatı bu sene de geçen sene gibi hasat öncesinde açıklandı. Buna göre Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) müdahil olarak üreticiden ton başına kırmızı ve beyaz sert ekmeklik buğdayı 1.650 liradan, arpayı 1.275 liradan, makarnalık buğdayı 1.800 liradan, çavdar- yulaf- tritikaleyi 1.250 liradan alacak.

Açıklanan fiyatlar geçen seneye göre; makarnalıkta yüzde 24.4, ekmeklik buğdayda yüzde 22.2, arpada yüzde 16 civarında artış gösterdi.

Geçen sene kilo başına 5 kuruştan 10 kuruşa çıkarılan prim miktarında artış yapılmadı. 2020 ürünü için çiftçiye kilo başına 10 kuruş destekleme primi ödenecek.

Bu fiyatlara ilave olarak çiftçimiz kiloda 10 kuruş ürün primi ile birlikte mazot, gübre, sertifikalı tohum ve diğer desteklemelerle toplam ton başına 230 lira ilave bir gelire kavuşacak.

Açıklanan fiyatların müdahil fiyatlar olduğuna dikkat çeken Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Başkanı Özkan Taşpınar, bunun piyasaya verilen bir mesaj olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Açıklanan müdahil alım fiyatı ile iç piyasa ile dünya fiyatları dengelenmiştir. Mahsul, serbest piyasa ve borsalarda bu fiyatların üzerinde işlem görecektir. Dünya’da ve Türkiye’de güncellenen raporlara göre bir rekolte artışı görünüyor. Ayrıca ton başına verilecek 230 liralık ilave desteklerle buğday üreticimizin eline ton başına 1900- 2000 lira kadar para geçecektir. Açıklanan hububat müdahil alım fiyatlarının bu açıdan olumlu olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.

– Prim Desteği 20 Kuruş Olmalı

Geçen sene kiloda 5 kuruş olan prim desteğinin kiloda 10 kuruşa yükseltilmesi ve ilave destekler ile çiftçimizi buğday ekimine ısındırmaya başladığını belirten Taşpınar; ” On yıl önce 9 milyon hektar olan buğday ekim alanının geçen yıla kadar 7 milyon hektara düşmesi en büyük tehlikedir. Türkiye, hammaddesi buğdaya dayalı un, makarna, bulgur gibi ürünlerin ihracatında dünyada önemli bir yere sahiptir. Türkiye, ithal ettiği buğdayı yurt içinde işleyerek mamul madde olarak ihraç etmekte ve bundan dolayı ülkemiz döviz kazanmaktadır. Biz istiyoruz ki ihraç ettiğimiz ürünlerin hammadde ihtiyacını en yüksek oranda yurt içinden karşılayalım, başka ülkelerin çiftçisini değil kendi çiftçimizi destekleyelim. Yeni sezonda çiftçinin girdilerle daha çok desteklenmesi ve stratejik öneme sahip buğdayın prim desteğinin en az 20 kuruşa yükseltilmesiyle birlikte ekim alanlarına bağlı olarak buğday rekoltemizi de arttıracaktır.”

– Lisanslı Depo Avantajlı

Çiftçilerin lisanslı depoları kullanmalarının menfaatlerine olacağını da belirten Taşpınar; ” Ürünlerin lisanslı depolara ürün teslim edilmesi halinde; yüzde 2 stopaj, yüzde 2 SGK prim kesintisi muafiyeti, ton başına 25 lira nakliye desteği, araç başına 25 lira analiz desteği, depo kira ücreti desteğinin yanında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden ürün bedelinin yüzde 75’ine kadar sıfır faizli 9 ay vadeli kredi kullanma imkânı ile peşin ödeme gibi avantajlar mevcuttur.” diyerek yeni hasat sezonunun çiftçiye, sanayiciye, tüccara ve nihai tüketiciye hayırlı olmasını diledi.

26May

2019 Sektörel Değerlendirme Paneli

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) ile Şanlıurfa Ticaret Borsası iş birliği ile Şanlıurfa’da “2019 Yılı Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli’ni gerçekleştirildi. Panelde, stratejik ürün olan buğdayda ekim alanlarının azaldığının altı çizilerek, sürdürülebilir bir hububat tarımı için nitelikli ve stratejik üretimin esas alınması gerektiğine dikkat çekildi.

UHK 2019 HUBUBAT PANELİ ŞANLIURFA’DA YAPILDI
Medeniyetin, tarımın, buğdayın ilk başladığı yer olarak kabul edilen Göbeklitepe’nin bulunduğu Şanlıurfa’da gerçekleştirilen panele; Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, TOBB Ticaret Borsaları Konsey Başkanı Hüseyin Çevik, Şanlıurfa Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kaya, Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, TMO Genel Müdür Yardımcısı Cihan Soyalp, Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, Tarım ve Orman Bakanlığı, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü,Tarla ve Bahçe Bitkileri Daire Başkanı Ercan Türktemel, Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, Türkiye Ürün İhtisas Borsası Genel Müdürü Ali Kırali, İK Tarım Üssü Başkanı İsmail Kemaloğlu, civar borsa başkanları, akademisyenler, UHK Yönetim kurulu üyeleri, üreticiler, sanayiciler ve çok sayıda tarım paydaşı katıldı.

KAYA: SORUNLAR ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI
Panelin açılış konuşmasını yapan Şanlıurfa Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kaya, “Hem çiftçimizin sorunlarını hem ekim alanları sorularını ortak bir şekilde çözüme kavuşturmak, ilimiz, ülkemiz, çiftçimiz, sanayicimiz, tüccarımız açısından sektörü daha ileriye götürebilmek için yapılması gerekenleri yetkili kişilerle, hocalarla burada tartışacağız. Sektörde hem enerji bakımından hem de sulanma bakımından sıkıntılar yaşanıyor. Bunların çözüme kavuşturulması, Bakanlığın bu noktası desteklerini arttırması gerekmektedir. Ayrıca çiftçinin girdi maliyetleri yüksek. Bu noktada neler yapılabileceğini toplantı sonunda öneriler şeklinde hazırlayıp Bakanlığa ileteceğiz” diye konuştu.

TAŞPINAR: DESTEKLEMELER ARTTIRILMALI
UHK Başkanı Özkan Taşpınar, buğdayın yoğun bir üretiminin sağlanabilmesi için desteklerin arttırılması gerektiğine dikkat çekti. Havza bazlı destekleme modelinin mutlaka çalıştırılması gerektiğini ifade eden Taşpınar, şunları söyledi: “Arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güveliğinden bahsedilemez. Buğday ekim alanlarında görülen düşüş, gıda güvenliği açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Bu nedenle tüketiciyi ve üreticiyi koruma rolünün dengelenmesi ve psikolojik sınırların ötesinde gerçekçi yaklaşımlar ortaya konulması gerekmektedir. Hükümetimizin geçen dönem açıkladığı alım fiyatlarının ve verilen desteğin arttırılacak olmasıyla hububattan kaçışın bu sezon duracağını hatta bir miktar artacağını tahmin ediyoruz. Buğdaya verilen ve yıllardır aynı kalan 5 kuruşluk desteğin 10 kuruşa çıkarılması çok olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilmiş ve takdirle karşılanmıştır. Ancak hissedilir bir etki oluşturması için desteklerin bölgesel olarak yeterli yağış altında, sulu/ kurak farklılıklar ve maliyetler dikkate alınarak yeniden ele alınması ve kurak alanlarda bu desteğin 25- 35 kuruş’a yükseltilmesi dezavantajlı olan bu bölgelerde buğday üretiminin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir. Biz istiyoruz ki mamul madde ihracatı karşılığı buğdayın tamamını ya da daha fazla kısmını yurt içinden karşılayalım.”

Tarım arazilerimiz de çok önemli dereceler de bir daralma meydana gelmektedir” diyen Taşpınar, “Bu, sadece inşaat yapmakla daralmıyor, sel felaketleri ve arazinin ekilemez duruma gelmesi gibi problemlerin de yaşanması arazilerin daralmasına neden oluyor. Nüfus oranı sürekli artış gösterirken, tarım arazileri de buna karşı azalıyor. İlerideki süreçte milletin karnını doyurabilmesi için kesinlikle betonlaşmanın karşısında durmalıyız. Bu konu ile ilgili Bakanlığımız birinci sınıf tarım arazilerinde inşaatların yapılmaması için önlem alıyor” ifadelerini kullandı.

ÇEVİK: NİTELİKLİ VE STRATEJİK ÜRETİM ESAS ALINMALI
“Ülkemiz açısından ise tarım arazilerimizin yüzde 75’ini kaplayan hububat ürünleri, bitkisel ve hayvansal üretimimizin omurgasını oluşturmaktadır” diyen Çevik, şunları kaydetti: “Ancak hububat üretimimizde riskli bir durum mevcuttur. Özellikle buğday üretiminden kaçış endişe oluşturacak boyutlara doğru gitmektedir. 2018-2019 ekim sezonunda buğday ekim alanları % 3 dolayında azalarak, üretim 19 milyon ton seviyelerinde kaldı. Artan nüfusu, gıda güvenliğini ve tohumluk miktarını da dikkate aldığımızda ülkemiz her yıl en az 20-21 milyon ton buğday üretmek zorundadır. Üreticiyi buğday ekimine yeniden yönlendirmek için desteklemeler başta olmak üzere yeni teşviklere ihtiyaç vardır. 2020 yılı itibariyle tarıma ayrılan kaynakların toplamı 33,4 milyar TL. Tarım sektörü açısından önemli olan bu kaynağı verimli kullanmaktır. Sürdürülebilir kendini yenileyen bir destekleme modeli oluşturulmalı, planlamalar yapılmalıdır. Ülkemizde buğdayda esas sorun üretim değil, kalite sorunudur. Bu olgunun çözümü ancak tüm tarım paydaşlarının birlikte hareket etmesiyle mümkündür. Kalitenin temelinde nitelikli tohumluk kullanımı da önem arz etmektedir. Verim ve kaliteyi olumsuz yönde etkileyen süne, hastalık ve yabancı otla mücadele sürdürülmelidir. Verimliliği arttıran, maliyetleri düşüren ve ekonomik ölçekte üretim yapma imkanı sunan arazi toplulaştırması da hızlandırılmalıdır.”

“Sürdürülebilir bir hububat tarımı için nitelikli ve stratejik üretim esas alınmalıdır” vurgusu yapan Çevik, sözlerini şöyle tamamladı: “Tarım sektörü de aynen sanayi sektörü gibi kendisini rekabete hazırlamak zorundadır. Unutmamak gerekir ki; tarımın ihmalinin sonucu, dışa bağımlılıktır. Tarımın anavatanı olarak ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ hedefiyle Cumhuriyetin 100. Yıldönümü olan 2023 yılına yaklaşırken, gıda güvenliği ve pazarlaması ile küresel bir güç olmalıyız.”

TÜRKTEMEL: TARIM ŞURASI FAYDA GETİRECEK
Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü,Tarla ve Bahçe Bitkileri Daire Başkanı Ercan Türktemel, Tarım Şurası’nda alınan kararların uygulanacağını belirterek, Bakanlığın tarımsal üreticinin her zaman yanında olduğunu ve bütçe çerçevesinde en yüksek oranda destek verdiğini ifade etti.

Moderatörlüğünü KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade ve UHK Başkan Yardımcısı Yaşar Serpi’nin yaptığı panele konuşmacı olarak; Türkiye Un Sanayiciler Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı M. Ülkü Karakuş, Türkiye Ürün İhtisas Borsası Başkanı Ali Kırali, İK Tarım Üssü İsmail Kemaloğlu, TMO Genel Müdür Yardımcısı Cihan Soyalp, , UHK Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Özberk, Şanlıurfa Ticaret Borsası Adına Prof. Dr. Turan Binici katıldı.

Toplantı sonunda hazırlanan “2019 Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli” Sonuç Raporu kamuoyu ile paylaşılmıştır.

2019 Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli Sonuç Raporu

26May

Buğdayın Bereketiyle Göbeklitepe

“Buğdayın Bereketiyle Göbeklitepe” toplantısına katılan UHK Başkanı Özkan Taşpınar, tarihin her safhasında var olan tarımın, sanayi ve teknolojik gelişimin de temelini oluşturduğunu belirterek, “Tarımı zenginlik sembolü haline getirelim” dedi.

‘Tarım zenginliktir’

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) ile Beslenme, Eğitim ve Araştırma Vakfı (BESVAK) iş birliğiyle, buğdayın ilk yetiştirildiği ve una dönüştürülerek ekmek yapıldığı yer olarak nitelendirilen Göbeklitepe’de, “Medeniyetin Başladığı Yer: Buğdayın Bereketiyle Göbeklitepe” başlıklı toplantı gerçekleştirildi.

Toplantıda, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan ve buğdayın da anavatanı olarak nitelendirilen Göbeklitepe’nin önemine dikkat çekilerek, gıda güvenliği açısından buğdayın önemine bir kez daha dikkat çekildi. Etkinliğe, Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar, TUSAF Başkanı Eren Günhan Ulusoy, KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, Konya Ticaret Borsası Başkanı ve TOBB Borsalar Konsey Başkanı Hüseyin Çevik, BESVAK Başkanı Selahattin Dönmez, Değirmen ve Sektör Makineleri Üreticileri Derneği (DESMÜD) Başkanı Zeki Demirtaşoğlu, milletvekilleri, bürokratlar ve tarım paydaşları katıldı.

TUSAF ve BESVAK’ın düzenlediği “Buğdayın Bereketiyle Göbeklitepe” toplantısına katılan Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Başkanı Özkan Taşpınar, tarımın tarihteki önemine değinerek, tarımda Dünya’da ilk 5 ülke arasına girmenin Türkiye için hiç zor olmayacağına dikkat çekti.

Tarımın, insanın yaratılışı ile başladığını, tarımın insanlığı, insanlığın da tarımı geliştirdiğini dile getiren Taşpınar, su ve tarımın medeniyetler inşa edip, medeniyetler yıktığını, bunu geçmişi milattan 12 bin yıl önceye dayanan Göbeklitepe’de açıkça gördüklerini ifade etti. “Tarihin her safhasında var olan tarım, sanayi ve teknolojik gelişimin de temelini oluşturmuştur. Bugün, sanayide gelişmiş olup da tarımda gelişmemiş hiçbir ülke yoktur. Bu tesadüf olamaz” diyen Taşpınar, şunları söyledi: “Ülkemizde tarımda teknoloji kullanımı, sertifikalı tohum teşviki, verilen destekler ile azalan tarımsal alanlarımıza rağmen rekolte düşmemiş hatta bir miktar artmıştır. Bu olumlu gelişmedir. Ancak artan nüfus ve beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle birlikte gıdaya ulaşım ve güvenliği eskiye göre daha stratejik bir durum almıştır. Avrupa’da birinci, Dünya’da 7. büyük tarım ekonomisi olan Türkiye, tarımsal toprak kaynakları olarak da dünyada 17. Sırada. Un sanayisi başta olmak üzere gıdada net ihracatçı bir ülkeyiz. Bundan gurur duyuyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafya bizlere sorun yaşattığı kadar önemli fırsatlar da sunmaktadır. Bu açıdan diğerleri yürürken bizi koşturacak politikalar ve stratejileri hızla üretmemiz hayati önem arz etmektedir. Bu anlayışla tarımda Dünya’da ilk 5 ülke arasına girmek hiç zor olmayacaktır. Burada her kesime büyük görev hatta yeri geldiğinde fedakârlık da düşecektir. Biz buna hazırız. Yeter ki doğru hedeflere doğru adımlar atalım, tarımı zenginlik sembolü haline getirelim” dedi.

Buğday Ekim Alanları Kritik Seviyede

Türkiye’de hububat üretimden özellikle buğday üretiminden kaçışın endişe oluşturacak boyutlara doğru gittiği uyarısında bulunan Taşpınar, şu değerlendirmede bulundu: “Beslenmemizin en temel ürünü olan buğday ekim alanları kritik seviyeye gelmiştir. Bu durum un sanayi, yem, makarna ve bisküvi sanayinin hammadde teminindeki belirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Tüketiciyi korumak üreticiyi korumaktan başlar. Arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güveliğinden bahsedilemez. Buğday ekim alanlarında görülen düşüş, gıda güvenliği açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Bu nedenle tüketiciyi ve üreticiyi koruma rolünün dengelenmesi ve psikolojik sınırların ötesinde gerçekçi yaklaşımlar ortaya konulması gerekmektedir. Özellikle buğday ve ekmek üzerinden yapılan spekülasyonların önüne geçilmelidir.”

Verimliliğin önündeki en önemli engellerden birisinin de topraklardaki organik madde yetersizliği olduğunu belirten UHK Başkanı Özkan Taşpınar, ‘organik madde seferberliği’ çalışması yapılması gerektiğini söyledi. “Gelecek suyun akışını seyredenlerin değil, suyun akışına yön verenlerin olacaktır” diyerek İç Anadolu, Doğu Anadolu ve geçit bölgeleri gibi su eksikliği olan alanlarda dış havzalardan su getirilmesine yönelik fizibil bulunan projeler yatırım programlarına alınmalı ve hızla uygulama safhasına geçilmesi gerektiği uyarısında bulunan Taşpınar, şöyle konuştu: “Gerekçe ne olursa olsun tarım ve tarım kesimi ihmal edilemez. Unutmamak gerekir ki; tarımın ihmalinin sonucu, dışa bağımlılıktır. Biz üretmek zorundayız, çalışmak zorundayız. Tarım ve orman bakanımızın 2019-2023 dönemini; ‘Tarım Ve Orman Yönetiminde Yapısal Reformlar’ dönemi olarak ilan etmesini bu açıdan çok önemsiyoruz. Türkiye, tarımsal üretimde ve tarımsal ticarette parlayan bir yıldız olmayı hak edecek; toprağa, iklime, bilgiye ve insan kaynağına sahiptir. Yeter ki birlik ve beraberlik içerisinde ortak akıl etrafında birleşelim.”

Buğday Ekimini Yüzde 25 Arttırmalıyız

TUSAF Başkanı Eren Günhan Ulusoy ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2019’u Göbeklitepe yılı ilan ettiğini hatırlatarak, bölgeye verilen önemin un sektörü olarak kendilerini fazlasıyla memnun ettiğini söyledi. Ulusoy da buğdayda ekim alanlarının arttırılması gerektiğini vurgulayarak, un sanayisinin 20 milyar lira büyüklüğe ulaştığını belirtti. Türkiye’nin buğday üretiminde kendisine yettiğini, ekim alanlarının azalmasıyla ortaya çıkan açığı verimdeki artışla kapattıklarını, ancak bu durumun ileride sorun oluşturabileceğini ifade eden Ulusoy, “Stratejik açıdan önemi büyük olan buğdayın ekiminin desteklenmesini ve bu yöndeki çalışmaların hız kazanmasını istiyoruz. Buğdayda üretim miktarımızı önümüzdeki birkaç yıl içerisinde mevcudun en az yüzde 25’i kadar artırmalıyız” diye konuştu. Ulusoy, “Sanayicilerimiz şu anda 160’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor ve dünya nüfusunun yüzde 90’mm yaşadığı bu ülkelerde Türk unu tüketiliyor. Un sanayicileri, dünya un ticaretinin 3’te birini tek başına gerçekleştiriyor. 6 yıldır dünya ihracat şampiyonu olmasını sağlayan sanayicilerimiz, 2018’de de yeni bir dünya rekoruna imza attı. Geçen yıl 3,5 milyon ton ihracat gerçekleştirerek Türkiye’nin kasasına 1 milyar 100 milyon dolar girmesini sağladı. 2019’daki un ihracatı hedefi 3,6 milyon ton, buradan 1 milyar 250 milyon dolar gelir elde etmeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Beslenme Eğitimi ve Vakfı (BESVAK ) Başkanı Selahattin Dönmez de, buğdayın ve ekmeğin vazgeçilmez bir besin olduğunu hatırlatarak, “Sağlıklı yaşam için tam tahıllı ürünlerin tüketilmesi gerekiyor. Bu noktada sağlıklı unun ve ekmeğin tüketiminin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu anlamda bu tür toplantıları oldukça önemsiyoruz” dedi

Değirmen ve Sektör Makineleri Üreticileri Derneği (DESMÜD) Başkanı Zeki Demirtaşoğlu da dünyada 130’dan fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini ve sektörde lider olduklarını söyleyerek, şu bilgiyi verdi: “Değirmen makine imalatçıları 2017 itibarıyla 1,36 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Geçen yıl da resmi olmayan rakamlara göre yüzde 36 arttı.”

Toplantının ardından katılımcılar, Göbeklitepe Ören Yeri’ni gezerek, burada bölge hakkında bilgi aldı. Etkinlik, “Tarımın Anavatanı Anadolu” başlıklı oturumla sona erdi.

26May

UHK 2018 Hububat Paneli

UHK tarafından Eskişehir’de düzenlenen panelde buğday ekim alanlarındaki daralmaya bir kez daha dikkat çekilerek, arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güveliğinden bahsedilemeyeceğinin altı çizildi.

BUĞDAYDA ARZ GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI!

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) tarafından Eskişehir Ticaret Borsası (ETB) ev sahipliğinde “Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli” gerçekleştirildi. ETB Toplantı Salonu’nda gerçekleşen programda buğday ekim alanlarındaki azalmaya dikkat çekilerek, “Gıdada kendine yetebilirlik milli güvenlik konusudur” denildi.

Panele, TOBB Yönetim Kurulu üyesi ve Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan, Konya Ticaret Borsası Başkanı ve TOBB Ticaret Borsaları Konsey Başkanı Hüseyin Çevik, TMO Genel Müdür Yardımcısı Muharrem Akyaka, Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkan Yardımcısı Ali Rıza Menemenlioğlu, borsa başkanları, akademisyenler, UHK Yönetim kurulu üyeleri, üreticiler, sanayiciler ve çok sayıda tarım paydaşı katıldı.

ZEYDAN: HUBUBATIN KALİTESİNİ ARTTIRMAK ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ

Panelin açılış konuşmasını yapan TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan, Ulusal Hububat Konseyi bünyesinde Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli’ne ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi. Zeydan, “Hububatın kalitesini arttırmak öncelikli görevimiz. Kaliteli buğdayı yeterli kadar üretmek için uğraşıyoruz. İklim koşulları da çok önemli ama maalesef hâlâ babadan kalma yöntemlerle üretim yapılıyor. Tarımın bir hizmetkarı olarak bu tür etkinlikler de tarımın gelişmesi açısından katkı sağlayacağına inanıyorum. Tarım politikalarına da yardımcı olacaktır” dedi.

ÇEVİK: SORUNLAR ORTAK AKILLA MUTLAKA ÇÖZÜLECEK

Konya Ticaret Borsası Başkanı ve TOBB Ticaret Borsaları Konsey Başkanı Hüseyin Çevik, Borsaların Medine Pazarı’nı örnek alan kurumlar olduğunu belirterek şunları söyledi: “Aldanmanın ve aldatmanın önüne geçen, tüccarı ve satıcıyı ortak bir platform da buluşturan, gerçek piyasa fiyatının oluşmasını sağlayan kurumlardır. 113 ticaret borsamız süreç içerisinde kendilerini geliştirmiş, çağın gerektirdiği teknolojik gelişmelerle birlikte, tarımsal üretime daha çok değer katacak oluşum içerisine girmişlerdir. Sürdürülebilir bir tarım ve tarımsal ticaret ana hedefimiz olup, tarımsal üretimle finansal piyasalarının sağlam entegre olması için çalışmaktayız. Nitekim, laboratuvarlarımızın uluslararası yeterlilikte çalışması, elektronik satış salonlarının çoğalması, lisanslı depoculuğun devletin verdiği desteklerle son yıllarda hızlı bir gelişim sağlaması, Ürün İhtisas Borsası’nın kurulması bu gelişimin en güzel göstergeleri olmuştur. Bu gelişimde; devletimizin destekleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin ve Başkanımız Sayın Hisarcıklıoğlu’nun dinamik bir aktör olması, alın teri ile üreten çiftçilerimizin emekleri, tarımsal ürünleri işleyen ve yurtdışına da satarak ülkemize döviz kazandıran gıda sanayisi ve çalışanlarının çok büyük katkısı vardır.” diyerek kıraç arazilerde üretim yapan üreticilerin, ürün desteği yanında alan desteği ile de desteklenmesinin altını çizdi.

TAŞPINAR: GIDADA KENDİNE YETEBİLİRLİK MİLLİ GÜVENLİK KONUSUDUR

Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar da, dünyada “yükselen değer” olarak ifade edilmeye başlanan tarımın, sadece gıda değil istihdam ve ticaretiyle de ülkelerin ekonomi ve politikalarına etki ettiğini belirtti. Taşpınar, “Dünyada 7, Avrupa’da 1. Tarım ekonomisine sahip ülke olarak, yaşanan gelişmeler ışığında tarım politikalarımızı yeniden gözden geçirmeli ve yapısal değişiklikler gerçekleştirmeliyiz. Türkiye’nin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ürüne katma değer katarak ihracattan çok daha büyük gelir etme potansiyeli vardır. Bu yüzden ürettiğimiz tarımsal ürünlere azami katma değeri sağlama yollarını aramalıyız. Hedefimizi tarımda Dünya’da ilk 5’e girmek üzerine kurgulamalıyız. Tarıma dayalı sanayiler için hammaddenin istenilen kalite, miktar ve zamanında sağlanmaması son derece hayati konudur. Gıdada kendine yetebilirlik milli güvenlik konusudur. Türkiye’de de tarıma dayalı sanayi sektörü, kalkınmanın itici gücü konumundadır. Ancak finansal sorunlar, ithalat ağırlıklı girdiler ve tarımsal altyapı yatırımlarının istenilen seviyeye getirilememesi nedeniyle verimlilikte ve kalitede gelişmiş ülkeler düzeyi yakalanamamıştır” diye konuştu.

Buğday ekim alanlarındaki daralmaya da dikkat çeken Taşpınar, şöyle konuştu: ” 15 yıl önce 9 milyon hektar olan buğday ekim alanı, 7,2 milyon hektar civarına düşmüştür. Yeni çeşitlerin ıslahı, yetiştirme tekniklerindeki gelişmeler ile birim alandan elde edilen verim artmıştır. Ancak gelinen noktada nüfus artışı, göçmen nüfus, artan turist sayısı, dışarıya yapılan yardımlar ve coğrafyamızda yaşanan karışıklıklardan dolayı üretimden düşen ve Türkiye’den gelecek gıda ile beslenmek durumunda olanları göz önüne alırsak, tüketimin öngörülenin çok üzerinde olacağı sonucuna varılmaktadır. Tohumluk miktarını da dikkate aldığımızda her yıl en az 18- 20 milyon ton buğday üretmek zorundayız. Bu konuda acilen yeni politikalar üretilmeye, uygulamaya konulmalıdır.”

Tarım destekleme takviminin 1 Ocak yerine, 1 Ekim olarak yeniden belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Taşpınar, desteğin tarımsal üretim süreçleri ile uyumuna önemli katkı sağlayacağının altını çizdi.

Türkiye’nin hububat başta olmak üzere buğdayda da dış ticaret fazlası verdiği verilerle ortaya koyan Taşpınar, kalite ve DİR kapsamında yapılan ithalatın kaçınılmaz bir gerçek olduğu belirterek, asıl olanın dış ticaret dengesi ve üretici ile tüketicinin korunması olduğu hususu vurguladı.

AKYAKA: ÇİFTÇİNİN HAKKINI ZAMANINDA VERDİK

TMO Genel Müdür yardımcısı Muharrem Akyaka, hububat alımları hakkında bilgi vererek, çiftçinin hakkını zamanında verdiklerini söyledi. Üretim alanında yaşanan sıkıntıların yanında geçen yıl üretimde azalma olduğunu, zamanında müdahale ederek sorunu çözmeyle çalıştıklarını belirten Akyaka, “2,3 milyon ton alım, 1,3 milyon ton devir ile birlikte yaklaşık 3,6 milyon ton buğday stokuna ulaştık. Satışları genelde Eylül-Ekim aylarında yaptık ancak piyasalardaki dalgalanmaları dikkate alarak, geçen yıl Ağustos ayında bu satışları erken başlattık. 2 milyon ton ürün satışı gerçekleştirdik. Piyasaları takip ediyoruz” diye konuştu.

Moderatörlüğünü UHK Yönetim Kurulu Üyesi ve KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade’nin yaptığı panelde; TMO Piyasa Takip Değerlendirme Şube Müdürü Güler Ünlü (Türkiye ve Dünya’da Buğday Üretimi, Ticareti ve TMO Uygulamaları), Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkan Yardımcısı Ali Rıza Menemenlioğlu (Ulusal ve Uluslararası Un Sanayinin Durumu, Hammadde Temini ve Piyasaların Değerlendirilmesi), UHK Araştırma ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu (2017/18 Buğday Ekim Üretim Değerlendirmesi ve 2018/19 Öngörüleri), Konya Ticaret Borsası Genel Sekreteri Esat Bilici (Lisanslı Depoculuk, Ürün İhtisas Borsası), Eskişehir Ticaret Borsası Zirai Danışmanı Prof. Dr. Engin Kınacı (Eskişehir ve Bölgesi Buğday Üretimi) Eskişehir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Sarılgan (Eskişehir Bölgesi Hububat Ticareti ve Sorunları) konuları üzerine sunumlarını gerçekleştirdiler.

Sonuç bildirgesinin 2019 yılı Şubat ayının ilk haftası açıklanması kararlaştırılan panel, hatıra fotoğrafı çekimiyle son buldu.

26May

Hububat, Türk Tarımının Omurgasıdır

UHK’nin 8. Olağan Mali Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan UHK Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar, artan nüfus karşısında hububatın stratejik bir ürün olduğuna vurgu yaparak, “Ürettiğimiz tarımsal ürünlere azami katma değeri sağlama yollarını aramalıyız” dedi.

Ulusal Hububat Konseyi (UHK) 8. Olağan Mali Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Konya Ticaret Borsası (KTB) konferans salonunda gerçekleştirilen genel kurulda, stratejik bir ürün olan hububatın önemine dikkat çekildi. KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, Tarım ve Orman Bakanlığı Tohumculuk Daire Başkanı Mehmet Sığırcı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan, KTB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çevik, Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Başkanı Dr. Ahmet Yılmaz ile tarım paydaşlarının da hazır bulunduğu toplantıya katılım yoğun oldu.

‘HUBUBAT POLİTİKALARINA KATKI SUNUYORUZ’

“Ulusal Hububat Konseyi olarak kurulduğumuz 2010 yılından itibaren stratejik ürün olan hububatın ekiminden ticaretine ve sanayisine kadar oluşturulacak politikalara katkı sağlamaya çalışıyoruz” diyen UHK Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar, “Hububatın gerek üretim, gerekse ticareti üzerine oluşturulacak politikalar önemini gün geçtikçe artmaktadır. Bu bilinçle doğru politikaların belirlenmesine yönelik görüşlerimizi her platformda ve bakanlığımızla yaptığımız istişarelerle bildirmekteyiz. Raporlar / yayınlar hazırladık, sürdürülebilir sağlıklı bir tarımsal üretim ve ticareti için ilgili kurumlarla istişarede bulunduk, sektörel paneller, çalıştaylar gerçekleştirdik. Bundan sonraki süreçte ilgili paydaş ve karar alıcılarla çözüm noktasında çok daha yakın bir diyalog içerisinde çalışmalarımıza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘BUĞDAY DESTEĞİ 25-35 KURUŞ SEVİYELERİNE YÜKSELTİLMELİ’

Türkiye’nin, ürüne katma değer katarak ihracattan çok daha büyük gelir elde etme potansiyeli olduğuna dikkat çeken Taşpınar, şu tespitlerde bulundu: “Ürettiğimiz tarımsal ürünlere azami katma değeri sağlama yollarını aramalıyız. Planlarımızı ve hedeflerimizi 2023’te 90 milyon nüfus, artı 50 milyon turist toplam 140 milyonu doyurmak ve tarımda Dünya’da ilk 5’e girmek üzerine kurgulamalıyız. Hububatta en önemli sorun stratejik ürün olan buğday ekim alanlarında yaşanan daralmadır. 15 yıl önce 9 milyon hektar olan buğday ekim alanı, giderek azalmış 7,5 milyon hektar civarına düşmüştür. Bu konuda acilen yeni politikalar üretilmeye, uygulamaya konulmalıdır. Tohumluk miktarını da dikkate aldığımızda her yıl en az 18- 20 milyon ton buğday üretmek zorundayız. 8 yıldır 5 kuruş olan buğday desteğinin geçtiğimiz günlerde 10 kuruşa yükseltilmesi de önemlidir. Fakat bunun bölgesel olarak yeterli yağış altında, sulu/ kurak farklılıklar ve maliyetler dikkate alınarak yeniden ele alınması ve bu destek miktarının kiloda 25-35 kuruş seviyelerine yükseltilmelidir. İklime bağlı tarımdan artık kontrollü tarıma geçmeliyiz. Tarımın iklim şartlarına bağımlılığının azaltılması gerekir. Nadasa bırakılan alanların suyla buluşturulması halinde yıllık tarımsal hasılamız 20 milyar TL artış gösterecektir. Sürdürülebilir bir tarım ve verimlilik için belli ilkeler çerçevesinde havzalar arasında su transferinin yapılması gerekir. Ayrıca mevcut sulanan alanlarda sulama sistemlerinin modernizasyonu yapılmalıdır. Ayrıca, hükümetimizin boş arazilerin kiralanması yönündeki almış olduğu karar gereği, bu arazilerin üretime kazandırılması da tarım sektörü açısından son derece önemsiyor ve destekliyoruz.”

‘YURTDIŞINDA ARAZİ KİRALAMALIYIZ’

Taşpınar, hububatta önemli bir unsurun da kalite olduğuna dikkat çekerek, “İthal ettiğimiz buğdayın çoğunluğunun kaliteli buğday ihtiyacımızdan dolayı olduğu gerçeğini dikkate alarak, üreticilerimizin kendi gelirlerini artırmaları için kaliteli üretime dikkat etmeleri konusu üzerinde daha hassasiyetle durulmalıdır. Üretim aşamasında tarlasıyla ilgilenen, sertifikalı tohum kullanan, yeterli gübreleme yapan, kaliteli ürün yetiştiren çiftçimiz daha çok kazanmaktadır. Gerekirse Sudan’da kiralanan arazi örneğinde olduğu gibi diğer ülkelerde de arazi kiralanarak, un, makarna, bulgur gibi ihraç ettiğimiz mamul madde karşılığı ithal ettiğimiz hububatı da kendimiz üretmeliyiz. Ülkemiz tarım arazilerinin yüzde 75’ini kaplayan hububat ürünleri ülkemizin bitkisel ve hayvansal üretiminin omurgasını oluşturmaktadır. Bu ürün grubu ile ilgili üretimden, ticaretine ve sanayisine kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan sorunların çözümü, ülke tarımında sorunların birçoğunun çözülmesi anlamına gelmektedir. 2023 yılında hububatla ilgili tüm sorunların çözüldüğü, ekonomimizin rahatladığı bir ortamda, Türkiye’yi tarımsal üretimde ve ticaretinde bölgesinde merkez ülke haline getirmek için ortak akıl etrafında herkese görev düşmektedir” diye konuştu.

KTB BAŞKANI ÇEVİK: BİRLİKLER SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI

KTB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çevik, Ulusal Hububat Konseyi’nin üretimden tüketime tüm tarım paydaşlarını bir araya getiren önemli bir oluşum olduğuna dikkat çekti. “Tarımın bütün paydaşlarıyla birlikte üretiminden satımına kadar hangi birlik, konsey olursa olsun bu tür programları maddi manevi destekliyoruz” diyen Çevik, şöyle konuştu: “Bu tür kurumların sürdürülebilmesi için buralara üye olmamız gerekiyor. Konseyin kurulduğu 2010 yılından itibaren burada gönüllülük esasına göre üyeler bu faaliyetleri gerçekleştiriyor. Birliklere ve konseylere yeni bir düzenlemeyle bütçe artışı sağlanmalıdır. Aksi takdirde gönül esasına dayalı bu tür yapıların sürdürülebilirliği kolay olmamakta, bu noktada tarımın tüm paydaşlarına görev düşmektedir.”

ZEYDAN: TÜRK TARIMI DAHA İLERİ GİTSİN

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan da, “Burada söylenen her söz, gerçekleştirilen her faaliyet Türk tarımına bir hizmettir. Türkiye tarıma muhtaçtır, tarım sektörü dünyanın en stratejik sektördür. Bundan asla vazgeçemeyiz. Dünyanın en büyük tarımsal üretim ve ticaret şirketlerine ve Avrupa Birliği dayatmalarına Türk tarımını teslim edemeyiz. Dolayısıyla buradaki çalışmalarımız çok değerli. Gönüllük esasına göre sımsıkı sarılarak tek hedefe değişik yönlerden ulaşmalıyız ki Türkiye’de belirlenecek tarımsal politikalarda bizim de doğru politikaların üretilmesinde bir nebzede olsa katkımız olsun, Türk tarımı daha ileriye gitsin. Akaryakıt, gübre, ilaç da yaşanan artış ve bunların buğday fiyatlarına yansımaması nedeniyle buğday üretiminden çiftçi kısmen de olsa vazgeçiyor. Buğdayda, dünya fiyatlarına bakıldığında fiyat olarak aynı olduğu görülebilir ancak ne olursa olsun stratejik ürün buğday devlet tarafından desteklenmeli. Bu noktada hükümetimizin attığı adımlar oldukça önemli. Tarım ve Orman Bakanlığımıza teşekkür ediyorum. Diğer taraftan kaliteli buğday ithal etmek durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla bizim buğday üretiminde verimliliğe ve kaliteye çok dikkatli ve istekli bir şekilde yönelmemiz gerekiyor. Nadas alanları da küçültülmelidir. Türkiye, Avrupa ve Dünya’da tarım alanında parlayan bir ülke ama çok daha fazlasını yapabilme potansiyelimiz var. Bu noktada çalışmaların ivedilikle yapılması gerekiyor. Toprak Mahsulleri Ofisi, Ticaret Borsaları, lisanslı depolar, tarım ürünleri piyasasını düzenleyici diğer kurumlar tarımsal üretimin devamlılığını sağlayacak şekilde daha aktif hale getirilmelidir. İthalatı azaltmayı üretimi çoğaltmayı hedefleyen, sürdürülebilir, planlı, milli ve en az 15-20 yıllık ulusal tarım ve hayvancılık politikaları oluşturmalıyız ve bu politikaları sıkı sıkı uygulamalıyız” dedi.

SIĞIRCI: UHK SEKTÖRE YÖN VERİYOR

“Ulusal Hububat Konseyi, fonksiyonu itibariyle önemli bir oluşum. Rapor ve görüşlerinden her zaman istifade ediyoruz. Sektöre yön veriyor” diyen Tarım ve Orman Bakanlığı Tohumculuk Daire Başkanı Mehmet Sığırcı, “Konseyler şu süreçte daha aktif olarak çalışması gerekiyor. Çünkü her zaman sahada gelen ses yerinde bir sestir. Planlanmış, zamanlanmış bir sestir. Karşılığını da bakanlık nezdinde bulur. Ulusal Hububat Konseyi’nin hububat üretimi ve ticareti üzerine çok önemli katkıları var. Bakanlık olarak tarım paydaşlarıyla hep iletişim halinde olmaya gayret ediyoruz. Tarımın her kesimi ile görüşüyor, fikirlerini alıyoruz. Amacımız Türk Tarımını daha ileri bir seviyeye getirmek, üretim kadar global ticaretten de aldığımız payı artırmaktır” ifadelerini kullandı.

UHK Araştırma ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu’nun ‘Türkiye’de Hububat Üretimi 2018 Yılı Değerlendirmesi’ sunumuyla devam eden program, katılımcıların sektörle ilgili görüşleriyle son buldu.

26May

UHK 2017 Hububat Paneli Edirne’de Yapıldı

Ulusal Hububat Konseyi’nin (UHK) 2017 Hububat Sezonu Değerlendirme Paneli Edirne’de yapıldı. Yoğun katılımla gerçekleşen panelde hububatla ve hububata dayalı sanayiler ilgili gelişmeler ve sorunlar masaya yatırıldı.

Programa TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tohumculuk Dairesi Başkanı Mehmet Sığırcı, Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk, Konya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çevik’in yanı sıra, panelist olarak Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, UHK Araştırma ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, Edirne Ticaret Odası Meclis Başkanı Fedai Canım, İpsala Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Girgin, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Halil Sürek katıldı.

Huzur ve istikrar; ticareti, yatırımı ve refahı artırır
Programın açılış konuşmasını yapan Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk, bölgenin tarım potansiyeli ve Edirne Ticaret Borsası’nın çalışmalarıyla ilgili bilgi vererek, “Bölgemiz çeltikte; ülkemiz toplam ekim alanının yüzde 46’sını oluşturmakta, üretimin yüzde 47’sini karşılamaktadır. Her geçen gün kalitenin önemi bir kat daha artıyor. Rekabet gücümüzü artırmak için hedefimiz, standartlara uygun belki de üzerinde üretim yapmak olmalıdır. Bizler hedefimizi daha çok iş, daha çok aş olarak belirledik. İnsanımıza refahı ve zenginliği getirecek en önemli güç üretici ve üretimle entegre olmuş Türk özel sektörüdür. Huzur ve istikrar; ticareti, yatırımı ve refahı arttıracaktır. Bu bağlamda üzerimize düşen görevi her koşulda yapmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum” dedi.

Üretici girdi ile desteklenmeli
Programda konuşan Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik, lisanslı depoculuk ve modern borsa anlayışının gelişerek tarımsal üretime değer kattığını belirterek, üreticilerin girdilerle desteklenip, fiyatların serbest ticaretin kalbi olan borsalarda oluşması gerektiğinin altını çizdi. Rekabetle birlikte, hızın ve etkin risk yönetiminin her geçen gün arttığı dünyada, gelişen her şey gibi klasik borsacılık anlayışı da gelişerek ve değişerek, vadeli işlem ve ürün borsacılığının gerekliliğini ortaya koyduğunu ifade eden Çevik, devletin piyasaları düzenleyici bir rol üstlenmesinin tarımı ve tarımsal ticareti geliştirip, dünya ile entegre olmasının önünü açacağını belirtti.

5 milyon hektar alan tarım dışı kaldı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tohumculuk Dairesi Başkanı Mehmet Sığırcı da hububat alanlarında son 15 yılda 5 milyon hektar bir azalma olmasına rağmen, sertifikalı tohum kullanımı ve yetiştirme tekniklerindeki iyileştirmelerle verimin artış gösterdiğini belirterek, Bakanlık olarak tarımın gelişmesi yönünde her türlü desteği verdiklerini belirtti.

Buğday ekim alanları sınır değerin altına indi
Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, buğday ekim alanlarındaki azalmaya dikkat çekerek, bundan on yıl önce 9 milyon hektar olan buğday ekim alanının giderek azalarak sınır değer olan 8 milyon hektarın altına inerek 7.7 milyon hektara düştüğünü belirterek, buğdaya verilen desteklerin bölgesel özellikler dikkate alınarak artırılması gerektiğini belirtti.

Havzalar arası su transferi yapılmalıdır
Günümüzde tarım ve gıdanın önemini artırdığını, bununla birlikte üzerine oluşturulacak, politikaların da hayati bir değer kazandığını belirten Taşpınar, projelerimizi 2023’te 90 milyon nüfus, artı 50 milyon turist toplum 140 milyonu doyurmak ve tarımda dünyada ilk beşte yer almak için kurgulamak gerektiğini ifade etti. Taşpınar sözlerine şöyle devam etti: “Şu an dünyada yedinci, Avrupa’da birinci tarım ekonomisine sahibiz. 2006’da ilk defa çıkan Tarım Kanunu önemli yenilikleri getirmiştir. Bunun için tüm paydaşlar, karar alıcılarla sürekli ve etkin bir diyalog içinde olmalıdır. Devlet üretici ile tüketiciyi korumalıdır. Piyasada etkin bir gözetim denetim sistemi kurulmalıdır. Türkiye’de 4,5 milyon hektar civarında nadas alanı mevcuttur. Bu açıdan belli ilkeler çerçevesinde havzalar arasında su transferi yapılmalıdır. Ülkemizde enflasyonun en önemli nedeni tarım ve gıda olarak gösterilmeye çalışılmakta. Bu yanlışla birlikte gümrük fonlarının düşürülmesi de gündeme gelmektedir. İthalat söylemleri ürün hasat sezonlarında piyasaları olumsuz etkilemekte, çiftçiyi üretimden soğutmakta, hatta üretimden düşürmektedir. Gümrük vergisi düzenlenmesi iyi hesaplanmalı düşürülecekse de hasat zamanı değil, ürünün en az olduğu zaman da uygulanmalı ” dedi.

Yetkisiz kişiler ekmek, buğday ve pirinç üzerine yorum yapmamalı
Taşpınar, toplulaştırma ve lisanslı depoculukla ilgili olarak ise şunları kaydetti: “Bakanlığın arazi toplulaştırması çalışmaları 5403 sayılı kanuna göre kararlılıkla ve hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Lisanslı depoculuğu da etkin şekilde kullanarak dünya tarım ticaretine entegre olmalıyız. Tarım destekleri ortalama 14 milyar TL olup, rakam bakanlık bütçesinin yüzde 65’idir. Bu rakam tarım sektörü açısından önemli bir miktardır. Bu desteklerin sektöre etkileri ve hedeflenen amaçlara ne ölçüde ulaşıldığı konusunda etki analizi iyi değerlendirilmelidir. Önemli bir husus da uzman olmayan kişiler buğday, ekmek ve pirinç üzerine yorum yapmaktadır. Bu olumsuz propagandaların önüne geçilmesini de sektörün istekleri olarak söyleyebiliriz.”

Fiyat üretici lehindeyse fiyat açıklamayız
TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu ise geç açıklanan ürün fiyatlarına gösterilen tepkiye değinerek, “TMO neden fiyatı geç açıklıyor? Biz nisan ya da mayıs ayı başında da fiyat açıklayabiliriz. Piyasa işliyorsa, üretici ürününü iyi fiyata satıyorsa niye hasat başlamadan fiyat açıklayacağız? Fiyat erken açıklamamanın temel gerekçesi üreticiyi korumaktır. Biz mağdur etmediğimizi düşünüyoruz. Hasat başladığından itibaren TMO’nun depoları üreticinin hizmetinde, fiyat açıklanana kadar depo kira ücreti almıyoruz, fiyat açıklanana kadar önceki yılın alım fiyatıyla yüzde 30 avans veriyoruz” dedi.

Buğdayda vergi düştü diye 1 gram buğday gelmedi
Buğdayda vergi düşürüldü diye ofislere 1 gram buğday gelmediğini anlatan Kemaloğlu, “Önceliğimiz üreticiyi korumak, tüketiciye makul fiyatta ürününün ulaşmasını sağlamak. Bu çerçevede zaman zaman ithalat yapıyoruz. Hasat zamanı vergi düşürülmeseydi, katılıyorum, keşke düşürülmeseydi. Toplamda buğdayda vergi düşürüldü diye 1 gram buğday gelmedi. Gümrük vergisi düştü diye buna dayalı bir ithalat olmadı ama psikolojik bir etkisi oldu, fiyat düşüşlerine sebep oldu. Özünde görevimiz piyasayı düzenlemek” diye konuştu.

Konuşmaların ardından 2017 Hububat Sezonu Değerlendirme Paneli’ne geçildi. Moderatörlüğünü KTO Karatay Üniversitesi Rektörü ve UHK Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bayram Sade’nin yaptığı panelde Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Halil Sürek, UHK Araştırma ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, Edirne Ticaret Odası Meclis Başkanı Fedai Canım, İpsala Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Girgin konuştu.

Program sonunda günün anısına TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu’na plaketini UHK Başkanı Özkan Taşpınar, Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk ve ETB Meclis Başkanı Fedai Canım birlikte verdiler. UHK Yönetim Kurulu Üyeleri ve Edirne Ticaret Borsası Başkanları tarafından panele katkılarından dolayı Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, UHK Araştırma ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, Edirne Ticaret Odası Meclis Başkanı Fedai Canım, İpsala Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Girgin ve Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Halil Sürek’e birer plaket takdim edildi ve hatıra fotoğrafı çekimiyle panel sona erdi.

UHK Panel Sunumları

UHK Panel Sunumu
Süleyman Soylu Sunumu
İbrahim Girgin Sunumu
Halil Sürek Sunumu
Günhan Ulusoy Sunumu

Yazı dolaşımı